Mod şekilleri, binanın içsel doğal bir titreşim formudur. Genliklerinin bir anlamı yoktur.
Depremde bina moddan moda geçmez, tabandan uygulanan titreşim ile (deprem) her mod az ya da çok tahrik olup kendi deformasyonunu yapıp binada bunların toplamı (süperpozisyonu) oluşur.
Her modun frekansı da farklı olduğu için bu süperpozisyon sonucu oluşan form, deprem süresince değişir, bina bu sayede şekilden şekile girer, ama her zaman tüm modlar az ya da çok katkı ile aynı anda yapıda gerçekleşir.
Şu deneyi izlerseniz, oradaki 3 yapının mod şekilleri kendi içinde bellidir ve sabittir. Binalar yerinde dururken de bu mod şekilleri, ve o modların frekansları belli ve sabittir, bunlar sadece yapının bir özelliğidir.
Ancak bu öz doğal şekillerin depremde ne kadar harekete geçeceği ve ne kadar tesir doğuracağı, binanın hangi frekansta tahrik olacağına göre değişir.
--mesela modal etkin kütleler ne demek ?
Modal etkin kütle, işte bu "her mod bu depremde ne kadar harekete geçip binada ne kadar kuvvet doğuracak" sorusunun bir ölçüsüdür.
--hedeflenen mod sayısını artırmak herhangi bir olumsuzluk doğurur mu ?
--hedeflenen mod sayısını neye göre belirlemeliyiz ?
Analiz süresini arttırmak haricinde bir olumsuzluk doğurmaz. Deprem yönetmeliğinin zaten %95 kuralı var (teorik tüm modların katkısının en azından %95'ini dikkate al), bunu sağlamak genelde yeterlidir, ama fazlasının da bir zararı olmaz.
Buna bir istisna olarak yapıda tüm yapıya katkısı az olan, ama kendi içinde önemli olan bazı lokal mod şekilleri olabilir. Mesela asansör makina dairesini 4 ince kolon ile rijit çekirdek perdenin üzerine oturttuğumuzu düşünelim.
Bu katın kolon tabanlarındaki etki, tüm yapıya kıyasla azdır. Bunları dikkate almasanız da %95'i sağlayabilirsiniz. Ancak o kolonların depremde konsol gibi davranıp tabanlarında oluşacak momenti de hesaplamak isterseniz o etkinin görüldüğü moda kadar mod sayısını arttırmanız gerekebilir.