Tüm meslektaşlarıma selamlar,
Uzun zamandır forumda yazı paylaştığım yoktu. Ama bu konuya el vermek istedim. Konuşulacak çok şey var diyerek ve herkesin bildiği
yıllara sâri kısır döngü konulara girmeyerek bir iki satırla katkıda bulunmak istiyorum.
Hemen ifade etmeliyim ki bundan öncekilerde olduğu gibi bu depremlerde de
jeolog ve jeofizikçileri ekran karşısında görmekten gına geldi. Bunu hem bir mühendis olarak ve hem de sıradan vatandaş olarak söylüyorum. Oysa bolca inşaat mühendisinin ekranda olması gerekir. Dilimiz döndüğünce, her şeye rağmen dimdik ayakta durarak, tüm iyi niyetli çalışmalarımıza rağmen
bizim dışımızda olanları haykırmamız gerekir. Dahası insanları yerin altı değil yaşadıkları binalar ilgilendiriyor. Bu nedenle doğru bilgilendirme ve bilinçlendirme anlamında inşaat mühendislerinin ekranlarda daha çok yer alması gerekiyor. Yerin altı vatandaşı doğrudan ilgilendiren ve bilmesi gereken bir mevzu değildir. Bu konu mühendisler arası bilgi aktarımı ve iletişim konusudur.
İlave olarak bir şey daha söylemek istiyorum: Bizim hocalarımız çok kıymetlidir. Fakat uygulamadan uzak olan hocaların fazlaca teknik bilgileri içeren konuşmalarının da kamuoyunca pek anlaşılabilirliği, katkısı ve kıymeti olmadığı kanaatindeyim. Buradan hareketle devamen….
Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık’ın yazılarını okudum. İvme değerleri oldukça yüksek. İvme değerleri ile ilgili zaten çok şey söylendi. Burada Oğuzhan beyin söylediklerine katılıyorum. Bütün yazılarımda söz ettiğim ana unsur var: O da
depreme dayanıklı yapı tasarımı. Şimdi "ivme değerleri çok yüksek idiyse deprem yönetmeliği yetersiz mi" diye bir soru geliyor akla. Ama o zaman da akabinde hemen şu soru ile karşılaşıyorsunuz (ben karşılaştım) Eski binalardan (75 yönetmeliğine göre yapılmış) ayakta kalanlar var. Üstelik malzeme kalitesi de tartışılır. Buna ne diyeceksiniz? Evet, buna ne diyeceğiz?
Binaları tarihe göre sıraya dizersek belli tarihten önceki “tüm binaların” yıkılmış olması gerekirdi. Burada yine yukarıda da söylediğim gibi düzgün statik tasarım konusu ortaya çıkıyor.
Sistemin bilgisayar programlarıyla çözülmüş olması iyi bir mühendislik yapısı olduğu anlamına gelmiyor. İşte bu yüzden özellikle genç mühendis kardeşlerim beni affetsinler, tecrübesizce ve mimar, müteahhit baskısıyla yapılmış tasarımlar
malzeme kalitesi iyi olsa bile, hesaplar yönetmeliğe uysa bile, denetim yapılmış olsa bile üzücü sonuçlara sebep olabiliyor. (bu örnek bir konu olup tek sorun buymuş gibi algılanmasın.)
Her depremde sıkıntı çekiyoruz. Yakınlarını kaybedenlerin dışında en çok da aslında biz üzülüyoruz. Vicdan bizi hiç boş bırakmıyor. Kendi adıma bazı öneriler hazırlıyorum ve ilgili kurumlara iletmeye çalışacağım.
Bu depremden sonra bence şunu yapalım:
- Şikâyet etmeyi kısır tartışmaları bir tarafa bırakalım.
- Meslek bilinciyle toplu hareket etmeyi organize olmayı başaralım.
- İlgililere bütün diğer kimliklerimizden sıyrılarak ulaşmanın yollarını zorlayalım.
- Ayakları yere basan önerileri yazılı hale getirelim, sunalım.
- Kamuoyunu “sürekli” bilgilendirecek ve organizasyonlar yapacak mühendis platformu kuralım.
- Tespitleri delilleriyle belgeleyerek her platformda sunalım ve yer almaya gayret edelim.
- Uygulamacı mühendislerin yönetmelik yazan kişiler üzerindeki etkisini artırma çalışması yapalım. (burada kastettiğim sadece hesap yönetmeliği değildir. İmar yönetmeliği, denetimle ilgili yönetmelikler vs.)
Yani kısaca kendi içimizde, taşını öğüten değirmen misali, kapalı devre, körler sağırlar misali birbirimizi ağırlamayalım.
Yapılacak ve YAPILABİLECEK çok iş var. Sonuçta vicdanen ve hukuken iş dönüp dolaşıp mühendisin üzerinde kalıyor.
Sevgilerimle...
N. YILMAZ