V11.11 Yayınlandı. İndirmek için Tıklayınız

Ruznark

Yeni Üye
Prof. Dr. Ahmet Can ALTUNIŞIK (KTÜ) hoca 6 şubat maraş depremi ile ilgili dün linkedin profilinde ilgili istasyonlardan aldıkları verileri derleyip deprem kuvvetleri ve DD-1 DD-2 DD-3 tasarım depremlerini kıyaslamış ve yatay, düşey doğrultuda tasarım depremleri aşılmış.

Bu linki görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol.

2018 deprem yönetmeliğine göre yapılan binaların neden yıkıldığı sorusuna cevap mıdır bu?

2.2.1. Deprem Yer Hareketi Düzeyi-1 (DD-1)
DD-1 Deprem Yer Hareketi, spektral büyüklüklerin 50 yılda aşılma olasılığının %2 ve buna karşı gelen tekrarlanma periyodunun 2475 yıl olduğu çok seyrek deprem yer hareketini nitelemektedir. Bu deprem yer hareketi, gözönüne alınan en büyük deprem yer hareketi olarak da adlandırılmaktadır.

2475 yıl periyotlu deprem tasarımını aşmış olması bu depremin ne kadar ciddi bir deprem olduğunu gösteriyor.
Ancak yönetmeliğin verdiği değerleri aşmış olması vatandaş nezdinde nasıl bir izlenim bırakır? Yönetmeliğimize olan güveni azaltmaz mı?
 
6 şubat maraş depreminde sorunun deprem yönetmeliğinden kaynaklandığını düşünmüyorum. yönetmeliğe ve yönetmeliğin dayandığı depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uygun binalar yapılır ise bu tarz göçmelerin olmayacağı düşüncesindeyim.

Her defasında bu forumda da dile getirmeye çalıştığım yatay yük taşıyıcı sistem doğru oluşturulmamış ise spektrum eğrisini DD-2 veya DD-1 almanız önemli olmuyor. Kirişlerin Kolonlara bağlanmadığı bir binadan süneklik bekleyemezsiniz. Bu sebeple çerçevelerin oluşturulmadığı yapıları ne yaparsanız yapın aslında deprem yönetmeliğine göre yapmış olmuyorsunuz. çünkü depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine aykırı bir tasarım yapılmış oluyor.
Bunun yanında saha uygulamaları, malzeme kalitesi, zemin sıvılaşması gibi durumlar da çok önemli. yıkılan binaların birçoğu eski bina ve 99 yılından önce yapılmış ise herhangi bir deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapılmamış olması çok olası. elbette burada yazdıklarım haberlerden takip edebildiğim kadarı ile sınırlı.

6 şubatta maraş'ta olan 2 büyük depremin de ivme kaydını kullanarak yapılacak bir analizde TBDY 'e uygun yapılmış bir binada göçme olup olmayacağı konusunda şüphelerim var. boş bir vaktimde de bunu yapmayı düşünüyorum. Örneğin yüksek lisans çalışmamda zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizde yaptığım bir çok deprem kaydı tasarım depremi spektrumunu aşıyordu. Çünkü TBDY ölçekleme yaparken ortalamanın 1.3 kat üzerinde olmasını istiyor. Bu kayıtlar içerisinde 17 ağustos ve van depremleri de vardı. Örnek bir resmi aşağıda gönderdim. kırmızı olan eğri tbdy 'de tanımlanan DD-2 tasarım depremi. Mavi eğri 11 adet ivme kaydının spektrumlarının ortalaması. Diğer renkler ise ivme kayıtlarının spektrum değerleri. Burada tüm ivme kayıtlarına göre teker teker zaman tanım alanında doğrusal olmayan analizler yapıldı. Seçtiğim depremlerin tamamı tasarım spektrumunun üzerinde kalıyor. Ancak sonuçlarda herhangi bir göçme durumunu geçtim, yaklaşan eleman bile yoktu.

1675761937353.png
Saygılarımla...
 
Merhaba @Oğuzcan HADİM Bey
resimdeki spekturumların .txt dosyasıyla analiz sonuçlarının ide dosyalarını paylaşabilirseniz sevinirim.

eneskavas94@gmail.com
iy çalışmalar.
edit: yüksek lisans tezinize baktım idecad ile değil matlab ile çözmüşsünüz, bilmiyorum mümkün mü ama matlab dosyalarını paylaşabilirseniz çok müteşşekir olurum.
 
Son düzenleme:
Biz normal 4 katlı kolon kirişli konut binası için DD-2'ye göre hesap yapıyoruz. DD-1 için de göçmenin önlenmesi durumunu otomatikmen sağlamış oluyor muyuz?
Ayrıca bildiğim kadarı ile deprem yönetmeliğimiz tasarım depremi aşılsa dahi binanın tamamının göçmesini önleyecek tasarım yaklaşımları sunuyor. DD-2 ye göre tasarım zaten deprem sırasında hiç yıkılma olmayacak ama yapısal çatlak olacak şekilde oluyor, bunun bir sonraki kademesi DD-1 depremini minimum can kaybı ile toptan göçme olmadan atlatmak. Bu durumda depremde öngörülen spektrum eğrisinin üstüne çıkıldı (DD1 bile olsa) , tasarım yükünün üstüne çıktık binaların yıkılması normal demek bence yanlış. Ama tasarım depreminin üstüne ne kadar çıkabiliriz? Bunun da net bir cevabı yok heralde. Aşağıda verilen spektrum sanıyorum DD-1'e göre ve 10 katlı bina için öngörülen deprem yükünün 4-5 katı gerçekleşmiş gözüküyor.
Lütfen yanlışlarımı düzeltiniz...
 

Ekli dosyalar

  • WhatsApp Image 2023-02-13 at 09.21.08 (1).png
    WhatsApp Image 2023-02-13 at 09.21.08 (1).png
    1.8 MB · Görüntüleme: 166
Paylaştığım görselde DD-2 yazıyor ama Pazarcık için 2'ye yakın SDS veren spektrum DD-1'de çıkıyor
 
İTÜ, ODTÜ Maraş Depremi ön raporlarını okudum. Hepsinde bahsedilen şey gelen ivmelerin DD1 ve DD2 spektral ivmelerin çok üzerinde kaldığına yönelikti. Ayrıca, istasyon ivmelerinin, geçmiş deprem ivmeleri ile karşılaştırıldıklarında geçmiştekilerden çok yüksek olduğu görülüyordu.
-
Rönesans Rezidence'a ait bir rapora henüz denk gelmedim ama inşaat aşamalarında çekilen fotoğraflardan çerçevelerin nizami kurulduğu izlenimi oluştu. Kurtarma ekiplerinin iş makineleriyle ilerlemesinin son derece yavaş olması ve yine aynı ekiplerin beyanları, beton kalitesinde bir sorun olmadığı izlenimi bırakıyor. Bildiğim kadarıyla ilk depremin son saniyelerinde aniden yıkılmış ve devrilmiş. sizin fikriniz nedir?
-
Yukarıda söylediğinizden kaydedilen ivmelerin dd1 spektrum ivmelerinden daha yüksek olmasının bir sorun yaratmayacağını, Deprem Yönetmeliğine uygun tasarlanan binaların yıkılmaması gerektiğini anlıyorum. Doğru mu?
-
Yoksa binaların ağır hasar alsa bile can güvenliğini sağlaması gerektiğini mi anlamak daha doğru olur?
-
Eğer öyleyse, ilk depremde can güvenliğini sağlayan bir binanın ikinci büyük depremde yıkılması tasarım yönünden sorun olmayacaktır diyebilir miyiz?
-
İlk raporlarda asmolen döşemelerin çerçeve davranışının çok kötü olduğu söylendi. Ağır hasarlı ya da göçen yeni binaların döşeme sistemleri, kat sayıları, zemin durumları gibi teknik bilgilerle zenginleştirilmiş istatistikleri çok daha iyi fikirler verecektir ve hatta deprem yönetmeliği bu bilgiler ışığında güncellenecektir diye düşünüyorum.
 

Ekli dosyalar

Tüm meslektaşlarıma selamlar,

Uzun zamandır forumda yazı paylaştığım yoktu. Ama bu konuya el vermek istedim. Konuşulacak çok şey var diyerek ve herkesin bildiği yıllara sâri kısır döngü konulara girmeyerek bir iki satırla katkıda bulunmak istiyorum.

Hemen ifade etmeliyim ki bundan öncekilerde olduğu gibi bu depremlerde de jeolog ve jeofizikçileri ekran karşısında görmekten gına geldi. Bunu hem bir mühendis olarak ve hem de sıradan vatandaş olarak söylüyorum. Oysa bolca inşaat mühendisinin ekranda olması gerekir. Dilimiz döndüğünce, her şeye rağmen dimdik ayakta durarak, tüm iyi niyetli çalışmalarımıza rağmen bizim dışımızda olanları haykırmamız gerekir. Dahası insanları yerin altı değil yaşadıkları binalar ilgilendiriyor. Bu nedenle doğru bilgilendirme ve bilinçlendirme anlamında inşaat mühendislerinin ekranlarda daha çok yer alması gerekiyor. Yerin altı vatandaşı doğrudan ilgilendiren ve bilmesi gereken bir mevzu değildir. Bu konu mühendisler arası bilgi aktarımı ve iletişim konusudur.

İlave olarak bir şey daha söylemek istiyorum: Bizim hocalarımız çok kıymetlidir. Fakat uygulamadan uzak olan hocaların fazlaca teknik bilgileri içeren konuşmalarının da kamuoyunca pek anlaşılabilirliği, katkısı ve kıymeti olmadığı kanaatindeyim. Buradan hareketle devamen….

Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık’ın yazılarını okudum. İvme değerleri oldukça yüksek. İvme değerleri ile ilgili zaten çok şey söylendi. Burada Oğuzhan beyin söylediklerine katılıyorum. Bütün yazılarımda söz ettiğim ana unsur var: O da depreme dayanıklı yapı tasarımı. Şimdi "ivme değerleri çok yüksek idiyse deprem yönetmeliği yetersiz mi" diye bir soru geliyor akla. Ama o zaman da akabinde hemen şu soru ile karşılaşıyorsunuz (ben karşılaştım) Eski binalardan (75 yönetmeliğine göre yapılmış) ayakta kalanlar var. Üstelik malzeme kalitesi de tartışılır. Buna ne diyeceksiniz? Evet, buna ne diyeceğiz?

Binaları tarihe göre sıraya dizersek belli tarihten önceki “tüm binaların” yıkılmış olması gerekirdi. Burada yine yukarıda da söylediğim gibi düzgün statik tasarım konusu ortaya çıkıyor. Sistemin bilgisayar programlarıyla çözülmüş olması iyi bir mühendislik yapısı olduğu anlamına gelmiyor. İşte bu yüzden özellikle genç mühendis kardeşlerim beni affetsinler, tecrübesizce ve mimar, müteahhit baskısıyla yapılmış tasarımlar malzeme kalitesi iyi olsa bile, hesaplar yönetmeliğe uysa bile, denetim yapılmış olsa bile üzücü sonuçlara sebep olabiliyor. (bu örnek bir konu olup tek sorun buymuş gibi algılanmasın.)

Her depremde sıkıntı çekiyoruz. Yakınlarını kaybedenlerin dışında en çok da aslında biz üzülüyoruz. Vicdan bizi hiç boş bırakmıyor. Kendi adıma bazı öneriler hazırlıyorum ve ilgili kurumlara iletmeye çalışacağım.

Bu depremden sonra bence şunu yapalım:
  • Şikâyet etmeyi kısır tartışmaları bir tarafa bırakalım.
  • Meslek bilinciyle toplu hareket etmeyi organize olmayı başaralım.
  • İlgililere bütün diğer kimliklerimizden sıyrılarak ulaşmanın yollarını zorlayalım.
  • Ayakları yere basan önerileri yazılı hale getirelim, sunalım.
  • Kamuoyunu “sürekli” bilgilendirecek ve organizasyonlar yapacak mühendis platformu kuralım.
  • Tespitleri delilleriyle belgeleyerek her platformda sunalım ve yer almaya gayret edelim.
  • Uygulamacı mühendislerin yönetmelik yazan kişiler üzerindeki etkisini artırma çalışması yapalım. (burada kastettiğim sadece hesap yönetmeliği değildir. İmar yönetmeliği, denetimle ilgili yönetmelikler vs.)
Yani kısaca kendi içimizde, taşını öğüten değirmen misali, kapalı devre, körler sağırlar misali birbirimizi ağırlamayalım.

Yapılacak ve YAPILABİLECEK çok iş var. Sonuçta vicdanen ve hukuken iş dönüp dolaşıp mühendisin üzerinde kalıyor.

Sevgilerimle...
N. YILMAZ
 
Eski ve yeni yapıların kıyaslaması ile ilgili bir değerlendirmem var. Paylaşmak istiyorum.

Malzeme kalitesini bir tarafa bırakırsak eski yapıların düşeyde ve yatayda düzensizlik anlamında daha düzenli olduğunu düşünüyor ve görüyorum. Eğer eski yapıların malzeme kaliteleri iyi olsaydı (beton değerleri, nervürlü donatı ve donatılandırma şekli) sınavı daha kolay geçerlerdi gibi bir yaklaşımım var.

Gerekçe olarak yukarıda belirttiğim gibi tasarıma dayanıyorum. Çoğu yapıların arşiv projelerine baktığımda elle çözümlerin yapıldığını görüyoruz. Elle çözüm yapmanın zorluğundan dolayı düzgün akslar seçilmiş. Kolonlar kirişlere düzgün bağlanmış ve süreklilikler devam ediyor. Karmaşık plan (ve üç boyut) tasarımlarının çözümü imkansıza yakın zor olduğundan dolayı eski mühendisler daha kolay ve pratik tasarım seçmişler.
Bazı eski yapıların ayakta kalmasını buna bağlıyorum. Eğer zamanın yönetmelikleri bu günkü gibi daha büyük kesitleri zorunlu kılsaydı ve kaliteli malzeme kullanabilselerdi bu gün belki de eski yapılarımızı bu kadar kolay kaybetmemiş olabilecektik. Bu gün bilgisayar programlarının bize sağladığı konforu kötüye kullanıyoruz gibi bir duyguya kapılıyorum.

N. YILMAZ
 
Dün akşam Odtü'nün webinarını izledim. Aldığım notlar şöyle:
1. İvme değerleri, biraz daha doğrulanmasi gerekmekle birlikte, çok çok yüksek.
2. Tasarım ivmelerinin özellikle 5 kat ve daha yüksek katlı binalar için geçildiği yerler var. Hatta DD-1'in de geçildiği yerler var.
3. DD1 ve DD2'nin aşılması binanın yikilacagi anlamına gelmiyor. Ağır hasar alsa da toptan göçme olmamaliydi.
4. Toptan göçen veya ağır hasar alan binaların %3'ü 2000 sonrası yapılmış.
5. İlk depremde toptan göçen yani çoklu can kaybına yol açan 2000 sonrası bina sayısı, döşeme tipi, zemin tipi gibi bilgiler verilmedi. Sanırım daha fazla araştırma yapılması gerekli.
6. İlk tespitlerde zemin etkisinin, kolon-kiriş birleşimlerinde ve çerçeve oluşturmada sorunların öne çıktığı söylendi.

Webinar
Bu linki görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol.
izlenebilir.


--
Ekran görüntüsü 2023-02-23 135416.png
 

Ekli dosyalar

  • WhatsApp Image 2023-02-22 at 21.37.01.png
    WhatsApp Image 2023-02-22 at 21.37.01.png
    941.5 KB · Görüntüleme: 114
Son düzenleme:
Geri
Üst