V11.11 Yayınlandı. İndirmek için Tıklayınız
Akademik çevre ve IMO yine paket programları suçlamaya başlamış. Neymiş ETABS zorunlu hale getirilmeliymiş. Mühendislik kalitesini arttırmadan, yetkinliği getirmeden doğru düzgün proje ve uygulama denetimini sağlamadan ETABS kullansan ne olur ? Hatta daha kötü olur. Paket programlar en azından pek çok kontrolü otomatik yapıp raporluyor. Mühendislik bilmeyen adama pek çok kontrolün ve tanımın kullanıcıya bırakıldığı ETABS gibi bir yazılım verirsen daha kötü olur. Deprem bölgesinde binlerce bina çöktü ancak bir o kadarda bina ayakta kaldı. Ayakta kalanlar ETABS'le mi tasarlanmış ? Ayakta kalan binaların hemen hemen tamamı yine yerli paket programlarla yapıldı. Demek ki sorun yazılımlarda değil.

Ömrü hayatında bir tane 2 katlı binayı baştan aşağı ETABS'te çözüp detaylandırmamış akademisyenler ETABS zorunlu olsun diyor. Madem çok biliyorsun çok hakimsin olaya çöz koy 1 tane örnek görsün millet nasıl yapılıyor öğrensin. Anca ahkam keserler.

Sorun yazılımlarda değil. Sorun mühendislik kalitesinin çok düşük olmasında. Sorun denetim olmamasında. Sorun yetkin mühendisliğin gelmemesinde.
Yönetmeliğimizde eksik var derler mi demezler. Ne yazık ki bu akademik çevre yüzünden de bugün mühendislik seviyemiz bu halde. Kimse kendinde kusur aramıyor. Zaten istekleri o kadar abes ki. Asıl sorun ülkedeki ahlaksız iş anlayışıdır. 15 katlı betonarme bir binanın tasarımını 1 haftada isteyen anlayışın yerle bir edilmesi gerek. Yurt dışındaki mühendislerle kimi zaman çalıştım. Adamlar bizim 1-2 günde yaptığımız işi 1 haftada veriyor. Ve asıl olması gereken de o. Biz o işi 2 günde vermeye bir şekilde alıştık ama bazen bazı şeyler de kaçıyor. Bu kaçan şey binanın yıkılmasına sebep olmasa bile tasarımın daha iyi olmasına engel oluyor.
 
Ben teknolojiyi sonuna kadar kullanılmasını savunan birisiyim ve idecad olsun sta4cad olsun (sta4cad sadece üni zamanında kullanmıştım) deprem yönetmeliğindeki bütün tahkikleri rapor olarak veriyor. Ben yıllarca çelik proje ve taahhüt yapmış birisiyim, betonarme işi gelince maalesef yapmıyorum diye işleri almamaya çalıştım hep (sebepleri başka ve başka zaman anlatırım) , 13 yıllık yurtdışı yurtiçi inşaat ve projelerde çalışmış bir meslektaş olarak tek diyebileceğim şey bu ülkede hala sabunlama olayı var ve programlara laf atma olayı var. Çelikten bahsedeyim en azından başıma çok geliyor, adam benden sap2000 analizi istiyor, ben diyorumki sap2000 sadece çubuk eleman bazında analiz yapıyor en önemli nokta olan makro hesaplamaları yapmıyor, deprem yönetmeliği yada çelik yönetmeliği olsun bazı tahkikleri yapmıyor yanlış düşünüyorsunuz diyorum ama karşımdaki adam duymuş sap2000 lafını inada bağlıyordu. türkiyede yapılan bir çok çelik projesi hatalı ve yanlış tasarım olarak görüyorum zaten. adama diyorum bağlantı hesaplarını nasıl yapıyorsun ideastatica kullanıyorum diyor, lisansın varmı diyorum hayır cracklı kullanıyorum diyor, yahu crackli programın analiz hesaplarına nasıl güveniyorsun cracklanirken içindeki dosyaların bozulup bozulmadığını nasıl biliyorsun??? aslında okadar çok şey varki yazılacak, zemin etüd raporlarını sabunlayan, idecad - sta4cad statik raporlarını pdf üzerinden düzenleyerek olumlu şekilde rapor düzenleyen mi dersin, eksik çıktılarda rapor veren mi dersin, raporla projenin birbirini tutmaması durumunu yapan mı dersin. Ben diğer taraftan hukuklada uğraşan birisiyim ve açıkça bunu net diyebilirimki müteahhitler hiç bir ceza almayacak gibi, burda tek kişiyi suçlayacaklar oda proje muellifleri. Geçen sene Gaziantepten bir müşterim aramıştı bir proje istemişti 20.000 TL teklif vermiştim ama arayıp 2.000 TL veren oldu ahmet bey, kusura bakmayın demişti. Bilgi birikimi olan işin ehli olan her zaman bilgisini ucuza satmaz, maalesef yeni mezun olmuş ne şantiye ne projecilik konusunda hiç bir fikri olmayanlar binlerce yapı tasarladı ve onlar inşaa edildi. Maalesef acı bir şekilde ne olduğunu da görüyoruz...

Edit : Diğer bir konu olan İMO hakkında da yorumlarımı yapmak istiyorum. Genelde yeni mezun arkadaşlar hep İMO boşuna para alıyor, bir işe yaramıyor derler. Ben mezun olduğumda (2010 yılı) ruhsat projelerini İMO onayından geçirmek mecburi idi. Neden şimdi o yok. KPSS ile atanmış ama yetkinliği "0" olan mühendisler yada torpille atanan belediye mühendislerinin onayı ile tabikide proje hataları, eksiklikleri bulunamaz. Burdaki herkese bir soru sormak istiyorum, kaç tane mühendis projesini İMO ya verip onay almak istiyor, kontrol ettiriyor ?
 
Son düzenleme:
Öncelikle hepimizin başı sağolsun... konu başlığı için @Ruznark 'a teşekkürler...

Serserinin birisi arabayla hiç bir trafik kuralına riayet etmeden her türlü magandalığı yapıyor... alkollü araç kullanmaktan hız sınırını aşmaya, şerit ihlalinden hava koşullarına aykırı sürüşe kadar ne varsa alt üst ediyor sonra gidip bir yerlere/birilerine çarpıp masum canların hayatlarını karartıyor...

bu senaryodaki belki de en son kabahat arabadadır... yazılımlarda hata aramaya başlayıp daha da ötesi hiç bir binada henüz tam olarak göçmenin nasıl olduğunu anlamadan (henüz sahaya inilmedi) yazılımlar kabahatli diye üşenmeden capsler hazırlayan kafa problemlidir.. kaale alınmaz... bu cevabı da bu kafaya hitaben yazmıyorum... yıllardır akademiyle piyasa arasındaki yazılım tartışması üzerine yazıyorum...
@miralay'ın dediğine katılıyorum buyursunlar iki katlı bir yapıyı a'dan z'ye CSI'de yapsınlar görelim... ama bunu yaparken api kullanmak, excellere gitmek yok... adam gibi savundukları yazılımda işi tamamlasınlar... ya pa maz lar... ya pı la maz...

ben etabsta yapıyı analiz ediyorum kat yerdegistirmelerini alıp düzensizlik kontrolü yapacağım veriyi etabs'tan cekiyorum excelde basit bir formül işletiyorum sadece sonuca göre düzensiz mi degil mi anlıyorum... aşağıladıkları sözümona "paket yazılımlar" diyor ki.. "buraya kadar yapısal analizleri yapmışken şu basit düzensizligi de kontrol ederim yorulma"... bunun nesine düşman kesiliyorlar anlamıyorum.. neymiş? çok kolay herkes yapıyor!.... o zaman herkese vermeyeceksin bu diplomayı, bu "herkes"i okullardan mezun edenler kendileri... karşıma gelip de tavandaki kirişi göstererek "bu kolon.." diye konuşan son sınıf ögrencileri mi? abi "R diye birşey varmış" "süneklik?? ilk defa duydum" diyen mezun mu dersiniz, yok yok...

heryere universite, her universiteye mühendislik fakültesi koyarsanız... kontenjanları da açarsanız, 2 matematikle inşaat mühendisligine giren ögreci cıkar... cıktı da... bırakın yeni universitelerin müh. fakültelerini de mevcutların bile kadro ve teknik imkan kabiliyetleri sınırlı.. belli başlı bir kaç üni dışında çelik çekme beton kırmadan başka deney gören kaç mühendis oldu ögrencilik hayatında? bir kuşak böyle yetişti en azından.. çok mu zordu çok mu pahalıydı mevcutların kapasitesini arttırmak geliştirmek vs.. neyse konu dallanmasın... bu apayrı kanayan bir yara, başka bir tartışma konusu...

"etabs'ı zorunlu kılmak" ne menem bir akıl tutulmasıdır??? CSI bir firma, tüzel kişilik, para kazanan ticaret yapan bir firma beyler... ide-sta-prota neyse CSI'de Autodesk'te Dlubal'da Bentley'de birer ticari firma... ürünlerini biribirine göre daha kaliteli bulabilirsiniz bu ayrı ama birini kullanmayı biliyorsunuz (veya daha doğrusu alışkanlığınız var diye) dayatamazsınız!!!

çok uzatmadan somut bir örnek vereceğim, bizzat yaşadığım bir olay:

- Hocam yerli yazılımlar hakkındaki düşünceniz?
+ hepsi çöp...
- Neden? ne gibi eksikler, hatalar tespit ettiniz? ben de araştırıyorum bir çoğunu da kullandım araştırma imkanım oldu, hataları oluyor ancak bunlar asla taalluk edecek boyutta degil ve uyarınca hemen düzeltiyorlar... bizzat kullanan biri olarak tecrübeledim bunu
+ yok ya hepsi fasa fiso, etabs'le çözün en güvenilir olanı o?
- Hocam bu yazılımlara haksızlık etmiyor musunuz?? arkalarında çok ciddi deneyimli arge ekipleri uzmanlar danışmanlar var, siz bu yazılımlara tahtakalede üretilmiş çakma çanta/kemer muamelesi yaptığınızı düşünmüyormusunuz?
+ ....
- hiç kullandınız mı? kabullerini, limitlerini, teorik alt yapılarını vs incelediniz mi? yani bir projeyi somut olarak herhangi bir "paket programda" yaptınız mı?
+ hayır... ama bir çok hatası var *** programının!
- kullandığım bir yazılım lütfen bana bilahare gönderebilir misiniz notlarınızı, ben de incelemek isterim, dediğiniz gibiyse yetkilisine bildirir düzeltilmesi yolunda elimden geleni yaparım..
+ tabii daha sonra gönderirim
(2 gün sonra aradım istedim, kem küm falan filan)
bugün 2 yıl oldu hala o notlar gelecek...

ayaküstü bir sohbetten bir kesit..


ezcümle: siz dünyanın en kötü yazılımını iyi bir mühendise verin harika bir proje çıkarabilir veya tam tersi, dünyanın en iyi yazılımını alın en başta bahsettiğim "magandaya" verin yine gider birilerinin hayatını karartır...

edit: binalar neden yıkılıyor? sorusunun cevabı; Belediyelerin ve/veya yetkili kurumların kapalı kapıları ardında yapılan her biri yamuk yumuk 100-200 m2 parsellere sahip şehir planlamalarından başlar, silsile yoluyla proje mühendisine, şantiye şefine kadar iner... hiç bir bina tek bir sebepten dolayı göçmez!...

hepimizin başı sağolsun, saygılarımla...
 
Son düzenleme:
Başıma gelen çok spesifik bir olay anlatmak istiyorum (olayın başka bir boyutu), bir müşterim hepsiburada.com a bir depo yapım işini anlaşmış ama hepsiburada müşterimden statik proje istemiş. bende çelik projesini çizdim gönderdim. Ama müşterim de işi taşerona vermiş, tabi taşeron da benim verdiğim kesitler çok büyük diyip kafasına göre kesit kullanmış. hepsiburada.com yetkilileri projemi ve şantiyeyi incelediğinde ikisinin uyumsuz olduğunu farketmişler. Müşterim beni aradı abi bizim taşeron 80x80x2,5 kolon kullanmışlar ama senin projede HEB160 var ne yapmamız gerekiyor dedi. Bende senin ustan ne yapmış projeye yakın bile değil dedim. SONUÇ ise hepsiburada.coom bitmiş yapıyı söktürüp müşterimi şantiyeden kovdu. Bunu anlatma sebebim ise biz mühendisler imza atıyoruz sorumluluk alıyoruz hakeza müteahhitler yükleniclerde imza atıyor sorumluluk alıyor. Neden ustalar taşeronalar bir sorumluluk almıyor. Bir kaynakçının yövmesi olmuş 600-1000 TL arasında, ama hiç bir sorumluluğu yok, inşaat ruhsatlarında şantiye şefinden tut makine mühendisine kadar herkesin ismi ve imzası varken, bir usta başının bir formenin bir imzası yok? Neden ustaların eğitilmesi (MYK olayı) ciddi bir şekilde ele alınmıyor?? yurtdışında çalışırken kürleme yapardık bütün beton dökümlerine en az 1 hafta beklerdik hergün 2-3 defa sulardık. Türkiye hiç kürleme yapıldığına en azından yapsatçılar bazında görmedim, Sulama olayını çok çok nadir gördüm. Bence mühendislik - mimarlık eğitimi haricinde bu usta-kalfa-formen olayınada devletin bir el atması gerekmektedir.
 
kıymetli meslektaşlarım,pazarcıkta 37.487331 enlem 37.293944 boylam üzerinde ZE zemın sınıfında dd1 ve dd2 ye bağlı olarak afaddan alınan PGA değerleri DD-1 PGA 0,850 DD-2 PGA 0,468 bunlara bağlı olarak SDS ler ise 1,698-1,125 gerçekleşen depremin büyüklüğü ise 2G olduğu afad verilerinden anlaşılmaktadır.Burada betonarme tasarım ilkerine aykırı olarak yapılmış projeler (çerçeve kirişler yapılmaması,saplamanın saplamaları vs.) zemine bağlı zemın etüdlerinin sabunlanarak hazırlanması,uygulamada ise eleman detaylarının yeterince (gönye,kanca,çiroz...)gerekli özenın gösterilmeyerek yapı denetim firmalarının ise bunları bu sekılde kabulleri sonucu bu manzarayla karsılasılmaktadır.Birde bu bahse konu olmayan tbdy2018 e bağlı vazifesini yerine getirmiş iki depremide geçirmiş kontrollü hasar düzeyi sağlanmış binalar var.Burada mevzu şu devlet herzaman olduğu gibi vurun abalıya mantığıyla müteahhit-yapı denetim-şantiye şefi ve proje müellifini mi sorumlu tutacak yoksa devlet verdiği değerlerin üzerinde gerçekleşen bu değerlerde kendi payınıda bu işlerde göz önünde bulunduracak mı.Tabiki bir inşaat mühendisinin tasarladığı binada can kaybı mühendis açısından yüz kızartıcı durumdur ama tüm hatayı inşaat mühendislerinde aramak da çok büyük bir haksızlık olacaktır.Tv ekranlarında jeologların yapılar üzerinden kestiği ahkamlar bizler adına verdikleri demeçler bizler için gurur kırıcı bir durumdur.Varsa Kusurum affola Allah tekrar yaşatmasın bu acıları bizlere.
Ekran Alıntısı.PNG
 
Çok şey yazılıyor konuşuluyor evet suçlu kim bakılıyor (kime atılsın) herkesten özür dileyerek bir şey söylemek istiyorum programlar, yönetmelik, zemin, müteahhitler, kötü malzeme vs. bilmem ama şu forumda sorulan soruları hepiniz görüyorsunuz ne diyebiliriz ki? Nasıl demir azaltırım? Nasıl metraj azaltırım?
İlk yönetmelik açıklandı herkes açık aramaya başladı asmolen döşeme için dünyada olmayan bir döşeme şekli geliştirdik adına kaset dedik. Zeminde oturma çıktı çıkarmayan jeoloji mühendisi aradık. Demiri nasıl az çıkartırız diye çırpındık durduk. Bunu yazarken genelleme yaptım MÜHENDİS olan arkadaşlardan özür dilerim
Aslında cevap çok ortada bunları yazdığım için özür dilerim tüm arkadaşlardan
 
Son düzenleme:
Merhabalar,

Ben iki ayrı konu açmıştım ancak moderasyonlarımız konuları birleştirdiler.

Bir konuda deprem sonucu yıkılan, hasar alan, dayanıklı duran binaları hep beraber inceleyip kendimizi geliştirelim istedim. Hatalarımız varsa düzeltelim istedim.
Moderatör notu : diğer konu ayrıldı
Bu linki görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol.
Dünyada örneği olmayan bir deprem yaşadık ve bu konudaki teknik tartışmalar birçok meslektaşımıza büyük İstanbul depremi olana kadar yıllarca, on yıllarca rehberlik edebilir.

Bir diğer konuda da (bu konunun ilk msjı) inşaat mühendislerine sitem ettim. Mesleğimiz kıymetsizleştirildi. Çok emek isteyen bir mesleğimiz var ancak bunun biz bile farkında değiliz. Biz kendimizi değerli görmüyoruz ki başkalarıda görsün. Mesleğimiz ve meslektaşlarımız her alanda sıkıntı çekmekte.
Fay hatlarınının yerlerini konuşmak, şurda sıkışma var deprem olabilir demek neyi çözüyor, kimi bilinçlendiriyor?
Büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi…
Vanda deprem olur. Akşamına yer bilimcileri tvlerde burda sıkışma vardı der, twitterda durmadan twit atarlar.
Büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi….
İzmirde deprem olur. Burda da sıkışma vardı. Akşam yer bilimciler tvlerde, twitterda devam.
Büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi, büyük istanbul depremi….
Elazığda deprem. Yer bilimcileri ekranlarda twitterda.
Büyük istanbul depremi….
Maraşta 2 deprem.

Madem yer bilimcileri uyarıyor ilk depremden 9 saat sonraki depremi bilip niye uyarmadınız?

İstanbul depremini beklerken ülkenin 4 bir yanı harap oldu.

Deprem öldürmez, yapı öldürür. Bu ülkenin her metrekaresi deprem riski altındadır. Sabah akşam ekranlarda yer bilimcileri değil inşaat mühendisleri olmalı ve halkı bilinçlendirmeli. En basit anlamda donatı-beton çalışma prensiplerini, yapı düzensizliklerini, yumuşak katları, kolon-kiriş-döşeme sisteminin nasıl çalıştığını, depremin yapılara vurduğu kuvveti, bu kuvvet sonucunda yönetmeliğe uygun yapılmayan binaların nasıl yıkıldığını çok basit bir şekilde anlatabilirler. Şuan da istanbulun bina stok durumu çıkarılmış durumda ve genel stoğu yansıtan çerçevelerin üniversitelerin labaratuvarlarında tasarlanıp, nasıl bir yıkıma uğrayacağı videolu olarak rahatlıkla gösterilebilir. İnsanların bilinçlendirilmesi lazım.

Herkesin neden diye sorduğu bu zamanda, çözüm bulmak için çırpındığı bu zamanda ülkemizin değerli inşaat mühendisleri neden ekranlarda değil. Kaybolan değerimizi niye artırmıyoruz? Eğitimdeki kalitesizliği çözmek için, imar hatalarını çözmek için, yapı denetim sistemini geliştirmek için, şuan aklıma gelmeyen onlarca sıkıntımızı çözebilmek için niye ekranlarda değilsiniz!!!

Böyle devam edersek yakında bize semer vuran çok olur.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
sn @puncover 'ın paylaştığı yapıya ait bir iki görseli daha şuraya iliştireyim... bir önceki mesajımda bahsettiğim magandalığa örnek...

1.PNG3.PNG2.PNG
"iyi bir mühendis olamazsanız mükemmel bir katil olursunuz!..." diye anlatmıştı hocalarımız... bu da ona bir örnek.. proje mühendisinin ürettiği zaman ayarlı bir bomba... ve muhtemelen 6 şubat...
bu yapıyı istediğiniz programla çözün istediğiniz beton dayanımını kullanın istediğiniz kadar donatı koyun... patlar...

mimar/müteahhit sadece salonda değil hiç bir yerde kiriş istememiş... görünen kirişlerin yarısı da sanırım saplama...

yapı denetim mekanizması, kamu adına denetim yapmak için var ve bildiğim kadarıyla kanun koruması altında paralarını da çatır çatır alıyorlar... biz müellifler gibi "ay sonu hesabıyla" da uğraşmıyorlar... içlerinde işini çok başarılı bir şekilde yapanları tenzih ederek söylüyorum, bu kalıp planına hangi akla hizmet onay verilebilir?? hiç vicdanınız sızlamadı mı?? başınızı yastığa nasıl rahat koydunuz?

ola ki ibret alınır diye yazılmış bir mesajdır..

saygılarımla...
 
İnşaat Mühendisleri olarak bölgede yaşanan yıkım hakkında yaptığımız tartışmalar bilim ve fen ışığında olmalı. Bazı sosyal medya trollerinin yaptığı işleri burada tartışmak bize fayda sağlamaz. Fotoğraf veya video üzerinden yorum yaparak resmin tümünü göremiyoruz.

Mühendisler olarak ne kadar kaliteli proje üretsek de yerinde uygulaması her zaman soru işareti. Mühendislik yaklaşımı olarak en doğrusu olmasa bile yerinde harfiyen yapılan bir bina vazifesini yerine getirebilir. En başta yerindeki uygulamanın denetlenmesine odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Aslında sayısı çok olmayan bazı püf noktalar var.

- Beton numunesi mikserden alınıp havuzda bekletiliyor ve buna göre rapor alıyoruz Ama şantiyedeki betonun kürlenip kürlenmediği yada bunun ne derece doğru yapıldığını kimse bilmiyor. (Gerekirse karotla numune dayanımı alınabilir)
- Bütün betonarme elemanlar için paspayı kullanımı ya yok ya da uygun değil. Paspayı olmaması aynı zamanda betonda segregasyon oluşmasına sebep oluyor.
- Çerçeve elemanlarında düğüm noktasından en fazla 5cm sonra başlaması gereken etriyeler 10-12cm sonra başlıyor. Kanca ve kıvrım detayları ile kiriş gönyeleri uygun değil.
-Birçok uygulamada buatlar ve tesisat elemanları taşıyıcı sistemin içine yerleştiriliyor.

Tüm bunlarla beraber şiddetli depremlerde "Kontrollü Hasar" a göre projelendirdiğimiz yapıların ilk depremde can güvenliğini sağlaması beklenir. Ama dünyanın hiç bir yönetmeliğinde 9 saat sonra kontrollü de olsa hasar almış olabilecek bir yapıya ikinci bir şiddetli depremin vurması öngörülmez. Bu sebeple ilk depremde ayakta kalan fakat ikinci depremde yıkılan binalar için söylenebilecek birşey yok. BBC English'te bu depremleri değerlendiren yabancı uzmanlarda bu görüşte.

Ayrıca AFAD'ın ivme değerlerinin ve Türkiye Deprem Tehlike Haritasının da sorgulanması gerekiyor.
 
Son düzenleme:
Şu an yaptığımız kirişsiz döşemeli binaların depremde nasıl davranış gösterdiğini biliyor muyuz? Acaba bu depremde yeni yönetmeliğe uygun kaç tane kirişsiz döşemeli bina yıkıldı. Bunu şundan dolayı sorguluyorum:

Yönetmeliğimize göre kirişsiz döşemeli bir binada 2 aşamalı bir analiz olduğu için tüm yatay yükleri perdelerin taşıması gerekiyor. Bu yüzden her iki doğrultuda bir sadece bir perde koysanız teorik anlamda yönetmeliğe uygun çözüm yapmış olursunuz. Şunu biliyoruz, pratikte birer tane perde koysak bile yönetmeliğin diğer kontrolleri vs yetersiz kalır. Doğal olarak birden fazla perde koyuluyor diyorsunuz. Ama kaçırdığınız bir nokta var. Bir tane asansör çekirdek perdesi olduğunda ve etrafını da kolonlar ile çevirdiğinizde çoğu zaman "yeterli (!)" geliyor.

Yukarıdaki girizgahı şundan dolayı yaptım. Bir üst mesajda Muhammed Bey'in paylaştığı bina an kirişsiz döşemeli bina olarak düşünelim. Döşemenin kalınlığına bakılırsa kirişli döşeme olarak tasarlanmış ve bir doğrultuda kirişler olmadığı için göçme mekanizması oluşmuş. Tabi bu varsayımları malzeme kalitesinde ve yük analizlerinde sorun olmadığını varsayarak yapıyorum.

Cephedeki perdelerden anladığım kadarıyla her iki doğrultuda ikişer perde var. Eğer bir de asansör çekirdeği varsa bu binayı kirişsiz döşemeli bir bina olarak düşünelim. Bu binada döşemeler biraz daha kalın olsa bina göçmez miydi?

Sonuç olarak, indirme aşamasındaki sorunları aşmak için yönetmeliğimize bazı basit matematikten uzak gibi görünen ama işi yarayacak önlemler koymalıyız. Aklıma ilk etapta gelen bazı konular:

  1. Kirişsiz döşemeli bir binada perde alanının plan alanına oranı olarak bir sınır değer getirilmeli. Başka ülkelerin yönetmeliklerinde bu var ve işe yarar bir önlem. Bu değer sağlanmazsa deprem yükleri şu kadar arttırılacaktır şeklinde kendimizi kandıracak ek koşul getirilmemeli. Çünkü deprem yükü dediğiniz şey sanal bir şey. Asıl olan binanın mekanizmaya uğramayacağı bir taşıyıcı sistem oluşturmaktır.

  2. Perdelerin planda yerleşiminin düzenli olmasını şart koşan madde olmalı. Yönetmeliğin 3A bölümündeki gibi tavsiye niteliğinde olmamalı.

  3. Bina yüksekliğine bağlı bodrum kat koşulu olmalı. Ya da kazıklı temel. Sosyal medyada bodrumsuz ve yüksek binanın temelinden bir bütün olarak döndüğü binayı görmüşsünüzdür. Üst yapıda görünen hasar yok. Ama sonuçta bina göçtü.

  4. Bana kalırsa en garanti çözüm bölme duvarları bile perde olan binalar. Aslında kirişsiz döşemeli binalar diye isimlendirdiğimiz binalar yani. Perde oranı bu kadar çok olmasa bile... Yani pratik dilde tünel kalıp binalar. Bu binanın mekanizmaya uğraması ihtimali yok. Hiperstatiklik dereceleri çok yüksek.

  5. A11 diye sınıflandırdığımız binalarda aks açıklıkları için sınır getirilmeli. Aks açıklığı arttıkça çerçeve çalışma prensibi zayıflıyor.

  6. Kolonların en dar kenarı 30 cm olması dahi yetersizdir. 2018 yönetmeliği öncesinde elimden geldiğince kolonun dar kenarını en az 30 cm yapardım ama artık o da yetersiz geliyor. Günümüzde aks açıklıkları ortalama 7 metre oldu. Eskisi gibi4 metre değil. Perdede kalınlık koşulu varken kolonda olmaması saçmalıktır. 60x60 kolon ile 30x120 kolon aynı en kesit alanına sahip ama kesinlikle 60x60 daha iyi çalışır. Kirişler her iki doğrultuda sağlıklı mesnetlenir.
 
İlave olarak İnşaat Fakültelerinde verilen eğitim deprem mühendisliği bakımından çok yetersiz. Her yeri üniversite doldurduk. Taşrada birçok üniversitede doğru dürüst akademisyen bile yok. Olanların birçoğu da belki de yetkin değil. Bu eğitimin üzerine hemen proje çizme yetkisi veriliyor.

Yapı denetim firmalarındaki uzman kontroller bile deprem yönetmeliğine hakim değil. Hatta bi haber. Yardımcı kontrolleri saymıyorum bile. Yetkinliğini ispat etmeden hiç bir kimse yetkili olmamalı. Gerek projeci gerek kontrol.
 
Bu yapılar yumuşak zemin alüvyon zeminler üzerinde yapılmış zemin iyileştirme yöntemi usulüne göre uygulandı mı? Bölgeye afad kurtarma ekibindeki bir arkadaşıma bir inşaat mühendisi düzgün zemin iyileştirme uygulanmıyor buralarda demiş zaten ivme değeri öngörülenin üzerinde birde zemin yumuşak deprem dalgaları yavaş ilerliyor bu yapılar yeterince gömüldü mü anakayaya ulaşıldımı kazık vs?Bir diğer husus inşaat mühendisliği eğitimi üniversiteler de biraz kendini sorgulasın.
 
İlave olarak İnşaat Fakültelerinde verilen eğitim deprem mühendisliği bakımından çok yetersiz. Her yeri üniversite doldurduk. Taşrada birçok üniversitede doğru dürüst akademisyen bile yok. Olanların birçoğu da belki de yetkin değil. Bu eğitimin üzerine hemen proje çizme yetkisi veriliyor.

Yapı denetim firmalarındaki uzman kontroller bile deprem yönetmeliğine hakim değil. Hatta bi haber. Yardımcı kontrolleri saymıyorum bile. Yetkinliğini ispat etmeden hiç bir kimse yetkili olmamalı. Gerek projeci gerek kontrol.
Tıpta olduğu gibi sınavlar ile branşlaşma lazım. 4 yıllık eğitim bence de yeterli değil. Herkes bildiği işe imza atsın. Yapı denetimcisi de, müellifi de.
 
imar planlarının resmen mezar planları olduğunu her seferinde atlıyoruz, çıkma katlar, dükkan katlar, otopark uğruna feda edilen taşıyıcı sistemler, teras katlar, teras kat uğruna ne idüğü belli olmayan yığma dahi olmayan sistemler... 14 katlı binayı hem çıkma yapıp altına birde 6mt yüksekliğinde dükkan koydurmak onunda altına otopark koymak. hangi tasarım uygulanabilir ki? nasıl düzenli bir tasarım oluşturulabilir ki? projeyi KURTATTIRSAK!!!! ona şükür! zemin etütleri zaten hak getire görene aşk olsun. iki boru uğruna kırılan kirişler kolonlar... ustalara zaten hiç iş yaptıramamak bambaşka.. bütün binayı yapan ustalar fakat hiç bir sorumluluğu olmayan yine ustalar... proje dahi okumayı bilmeyen demir fazla olmuş diyenler kat yüksekliklerini ayarlayamayan, mesai erken bitsin diye işten kaçan, etriyeye kanca yap dediğimizde kavga ettiğimiz çirozun ne olduğunu bile bilmeyen ustalar... yapı denetimlerin şantiye bilmediği beton firmalarının plaka söyleyerek aldırdığı numuneler.. bakanlık şantiye denetimlerinin yemeğe denk getirilmesi.. belediyelerde dönen rüşvetler... fakat sonunda suçlu ivme suçlu tasarım suçlu program.. kendi kendine onlarca denetleme mekanizması olan, statiğin zemin etüdü, statiğin mimariyi, mühendisin ustayı, ustanın müteahhiti, yapı denetimin hepsini, belediyenin her aşamasını, bakanlıkların şantiyeleri ve denetçileri kontrol ettiği sistemde nasılda kimse biz neden yanlış iş yapıyoruz demiyor ve nasıl oluyorda sistematik olarak her aşamasında ahlaksız oluyoruz. deprem değil, sistematik ahlaksızlık !
 
Son düzenleme:
imar planlarının resmen mezar planları olduğunu her seferinde atlıyoruz, çıkma katlar, dükkan katlar, otopark uğruna feda edilen taşıyıcı sistemler, teras katlar, teras kat uğruna ne idüğü belli olmayan yığma dahi olmayan sistemler... 14 katlı binayı hem çıkma yapıp altına birde 6mt yüksekliğinde dükkan koydurmak onunda altına otopark koymak. hangi tasarım uygulanabilir ki? nasıl düzenli bir tasarım oluşturulabilir ki? projeyi KURTATTIRSAK!!!! ona şükür! zemin etütleri zaten hak getire görene aşk olsun. iki boru uğruna kırılan kirişler kolonlar... ustalara zaten hiç iş yaptıramamak bambaşka.. bütün binayı yapan ustalar fakat hiç bir sorumluluğu olmayan yine ustalar... proje dahi okumayı bilmeyen demir fazla olmuş diyenler kat yüksekliklerini ayarlayamayan, mesai erken bitsin diye işten kaçan, etriyeye kanca yap dediğimizde kavga ettiğimiz çirozun ne olduğunu bile bilmeyen ustalar... yapı denetimlerin şantiye bilmediği beton firmalarının plaka söyleyerek aldırdığı numuneler.. bakanlık şantiye denetimlerinin yemeğe denk getirilmesi.. belediyelerde dönen rüşvetler... fakat sonunda suçlu ivme suçlu tasarım suçlu program.. kendi kendine onlarca denetleme mekanizması olan, statiğin zemin etüdü, statiğin mimariyi, mühendisin ustayı, ustanın müteahhiti, yapı denetimin hepsini, belediyenin her aşamasını, bakanlıkların şantiyeleri ve denetçileri kontrol ettiği sistemde nasılda kimse biz neden yanlış iş yapıyoruz demiyor ve nasıl oluyorda sistematik olarak her aşamasında ahlaksız oluyoruz. deprem değil, sistematik ahlaksızlık !
Mükemmel özetlemişsiniz.
 
En çok duydugumuz deprem büyüklük ibaresi olan 7.7 ile bizim tasarımda kullandıgımız PGA arasında nasıl bir ilişki var?
Haritadan elde ettiğimiz ve tasarımda başlangıç verileri olarak kullandıgımız Ss ve S1 katsayıları PGA değerinden mi elde ediliyor? Bunlar arasındaki ilişkiyi ayrıntılı açıklayacak biri olursa konu daha sağlıklı anlaşılır.
 
Sayın @Bartu
PGA yani peak ground acceleration (en büyük yer ivmesi) , bir deprem kaydında anlık olarak mutlak değerce en büyük ivme değeridir. Ancak Ss ve S1 katsayıları yani tasarım spektrumu katsayıları yatay elastik tasarım spektrumu çizimi için TBDY 'de verilen katsayılardır. Yatay elastik tasarım spektrumu farklı farklı doğal titreşim periyotlarına sahip tek serbestlik dereceli sistemlerin zemin hareketine karşı gösterdiği en büyük tepkilerin grafiğidir. Yani Ss ve S1 katsayılarının içine zemin ve yapı etkisi girerken, PGA değeri yalnızca depremin en yüksek ivmesi anlamına geliyor.
TBDY 'de verilen PGA değerinin bu katsayılarla doğrudan ilişkisi tanımlanmamış.

1676291507403.png

Tepki spektrumu grafiğinin elde edilişinin temsili göstergesi aşağıdaki gibi olabilir. Burada aynı zamanda sönüm oranı da devreye girmektedir. Aynı Ss ve S1 değeri sönüm oranı, periyot ve zemin sınıfı durumları gözönüne alınarak elde edilen katsayıdır. PGA ise bütün ivme kayıtlarında farklılık göstererek o ivme kaydındaki en büyük anlık ivme değerini göstermektedir.

1676292391265.png


Deprem kayıtları için aşağıdaki siteyi kullanabilirsiniz.

Bu linki görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol.

Saygılarımla...
 
Geri
Üst